Tv etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tv etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Ekim 2012 Perşembe

Hayat sevmeden güzel değil mi yani?

Bunu yıllardır sorarım kendime. İster sevgili anlamında, isterse insani boyutta olsun, her ilişki öncesi, her ilişki sonrası ve her tanıdığım insanda düşünürüm bu soruyu. Ne olacak ki sevmezsek? Somurtalım suratımızı, en ekşisinden limon yemişçesine, kapayalım kalplerimizi en hasar görmüş hallicesine... Ne kaybederiz yani? Açıkcası iki türlü de hayatı tattım. Ya seversiniz ya sevmezsiniz. Şundan bahsetmiyorum; "ya benim çok yakın bir arkadaşım var misal Beyza olsun adı. Sırdaşımdır, çok yakın arkadaşımdır ama bazen gıcık ve kevaşe gibi davranır biliyor musun, işte ondan dolayı sevmem onu..." Bu her insanda olan iyi-kötü mukayesesi. Bambaşka konu. Yin ile Yang mevzusu diyeyim. Bizim konumuza dönersek, tamamıyla sevgiden bağımsız olarak yaşayabilir miyiz? Severseniz, anlayış, olgunluk, empati-sempati, kibarlık, davranışlara-sözlere karşındakini kırmayacak şekilde dikkat etme vs. olacaktır. Şayet sevmezseniz, tam zıttı. İnanın ben bunu 1 gün sürdürebildim. 2.günü göremedim. Hayatım o kadar berbat bir hale girdi ki, toparlamam uzun sürmüştü. Çünkü tecrübe etmeliydim. Çünkü seçimlerim de hatalarım da benim olmalıydı. Oldu da... Eğer, bir kere hayatın nötr dengesini bozarsanız, bu hayat sizi çarpar. Bildiğin yıldırım gibi düşer tepenize. Parçalarınızı toplamayı bırakın, bulamazsınız bile. Aşık olamazsınız. Gülün kokusunu derin derin içinize çekip, hissedemezsiniz. Bir insana dokunduğunuzda tüm acılarını anlayamazsınız. Kalbinin derinliklerindeki öfkeyi bilemezsiniz. Bir insanın gözüne baktığınızda, çektiği sıkıntıları gizlemek için neleri feda ettiğini, kendisini nasıl zorladığını anlayamazsınız. Kışın ortasında, ansızın çıkan güneşin, size aslında umudu temsil ettiğini anlayamazsınız. Uzaklarda sizin ve ailenizin refahı için, sınırları-bölgeleri koruyan o askerlerin kayıplarını yüreğinizde hissedemezsiniz. Doğuştan işitme engelli olup, biyonik kulak(coclear implant) ile annesinin sesini ilk defa duyan bir bebeğin o sevincini kalbinizde hissedemezsiniz. Binlerce hektarlık ormanın yandığını TV'den gören çocuğun, biriktirdiği haftalık harçlıklarla aldığı fidanı alıp boş bir araziye dikmesindeki o sevinci yaşayamazsınız. İnanın, beni karşınıza alın şurada elimin gitmediği ve aklımdaki nicelerini anlatayım size. Sevmek. Basit bir kavram gibi geliyor değil mi? Sevmemek? Söylemesi bile daha uzun. Bak iki harf daha fazla söylüyorsun Ne diye yorasın ki kendini? :) N'olur git sevdiğinle Kapadokya'ya gün batışını balondan izle ve aşkı yaşayın. Git aralarından geçtiğiniz sokak çocuklarından topu al ve bir anlık da olsa atraksiyon yaşa. Çılgınlık sende! Sınır-sızlık sende! "An" sende! Sevgi, empati, duyarlılık, HAYAT sende! Tüm bunları yapamıyorsun musun? Neden? Hangi bahane seni mahrum kılabilir ki sevmekten....