26 Temmuz 2012 Perşembe

Tarzımız ne bizim?

Bugün şu fotoğrafı görünce içimden yazmak geldi.


Ben böyle tarza işerim hacı.

 
Bir tarza gireceğim, veya yeni bir tarz yaratacağım diye şekilden şekile girmeyin beyler. Bu yaz sıcağında, tişört+yün süveter+ceket, altına kalın pantolon giyip de neyi amaçlıyorsunuz ki? Sadece bu arkadaşta değil, çoğu kişide görmekteyim malesef. "Para yok  hacı." boktan bir mazaret biliyorsunuz ki. Çünkü, bir şekilde giyiminize ayırabilirsiniz parayı. Pazarda farketmediğiniz muhteşem şeyler var. Sadece bir saat ayırıp, cüzî bir miktarla yırtabilirsiniz. Ki resimdeki kadar para verip de,

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Bu dünyada yaşanılmaz(mış)

“Allah bana sarılsın, ihtiyacım var.” diyen insan bence; hayatındaki dibi görmüş insandır. Ve eğer olur da yılmazsa, her acının bir güzelliğe sahip olduğunu öğrenecektir. Ben yaşadım biliyorum çünkü. Yalnız kaldım, dışlandım, ailemde çok kötü, ağır ve kalıcı hastalıklar yaşandı, ölen yakınlarım oldu, büyük kazalar ve saysam yetmeyecek sıkıntılar yaşadım. Bunların bazılarını aynı zamanda yaşadığım da oldu. Ajitasyon yapmam, nefret ederim ama bunların bir şekilde söylenmesi gerek ve inanın bana bundan daha saf ve temiz bir şekilde aktarılamaz. Benim bir zamanlar sıkıntı olarak gördüğüm, bir yaşadığımdan örnek olarak vereyim; küçük bir kaza sonucunda elimdeki iki tendon koptuğu zaman, kolsuz bir adamın bu olayı nimet bellediğine şahit oldum. O an, dünyam karardı. O an, dönüm noktamı yaşadım. Hem de öyle “ışığı gördüüüm” safsataları olmadan. içimden dedim ki “Allah sabredenle beraberdir.” Beş vakit namaz kılan bir insan değilimdir, Allah affettsin. Fırsat bulursam arada bir Cumaya giderim. Ama bu inancımla gurur duyarım. Bir başka örnek vermem gerekirse, işitme cihazı taktığım zamanlarda bazı şeyleri duyamamayı o kadar dert etmiştim ki, Metroda yanıma oturan, marmara depremi yüzünden, yaklaşık “13” yıldır, %100 görme engelli olan, belki de hayatında bir daha güneşin doğuşunu ve ilkbahardaki o serin yağmurun ardından çıkacak gökkuşağını göremeyecek birinin, benim derdime nimet dediğini ancak idrak edebilmiştim. Bakın “Sizlerden daha kötüleri var bak haa, şükredeceksiniz lan!” diye tehditkâr bir biçimde söylemiyorum bunları. Gerçekler acıtır. Kıymetini bilin bir şeyleri kaybetmeden. Biz insanız nankör varlıklarız. Hadi ama! Yapın özeleştirinizi! Kaçımız farkında oluyor gerçekten sahip olduklarımızın? inanın bana, ergenliğim boyunca hep sahip olamadıklarımdan yakındım. Hayallerim vardı ve hâlâ var. Şayet, benim gibi hayatınızın dibini görmemiş biriyseniz bile korkacak bir şey yok. Tecrübe dediğimiz şey, bir şeyi elde edemediğimizde, başaramadığımızda veya kaybettiğimizde elde ettiğimiz birikimlerdir. Bizi biz yapar. Sonuçta bu anlattıklarım ve diğer tüm yaşadıklarım beni ben yaptı, tüm bunları yazabilmemi sağladı. Anlatımı, özlü bir sözle güçlendirme yöntemi vardır. Mevlana, ne kadar güzel demiş; “Kötü bir döneme girdiğinde ve her şey sana karşı gibi göründüğünde, bir dakika bile dayanamayacakmışsın gibi geldiğinde sakın pes etme, çünkü işte orası gidişatın değişeceği yer ve zamandır.” Anı yaşayın, çok mu zor ?! Carpe Diem!

Olmuyor, olmuyor, olmuyor!


Adam, bu fotoğrafını gördükten sonra, dün 4.cü kattan kendini attı. Şans o ki, yatak sevkiyatı yapılırken yatağın üstüne düşerek kurtuldu. Utancından hastanede zehir içti. Midesi yıkandı ve o da ne bir parça bulundu vücudunda. Kanser. Henüz birinci aşama. Adam ne yapacağını şaşırmış durumda. Artık bu andan itibaren "ulan kendimi elektrikli sandalyeye bağlasam, elektrik santrali patlar be" diyerek sineye çekmeye karar verdi. Birkaç ay sonra, tamamen iyileşince, yeni yeni maceralara yelken açmak adına hastaneden ayrıldı.

11 Temmuz 2012 Çarşamba

Düdüklü çocuk

Abartmıyorum bir gün, sabahın 10'undan beri sitemizdeki iki apartman boşluğu arasında 8-9 yaşlarındaki bir kızancık (!) düdük çalıyordu. Ses yankılanıyordu da. Öyle böyle değil. Yaz sıcaklarının en ummalı zamanlarındasınızdır, gece o kevaşe kan emici sinekten uyku tutmaz, sabaha kadar uyuyamazsınız. Ardından uyku tutar. Uykunuzun 3.saatinde, henüz REM uykunuzu bile tamamlayamamışken o kızan başlar düdüğünü, düdüüt düdüüüt diye çalmaya. (Çocuktur diyorum, kızan diyorum, p.ç demek istemiyorum, ancak yanımda olmalıydınız öfkemin gazabını yaşamak için.)

Nuri abi

Bizim kampüse, işte vay efendim "geleceğinizi şekillendirin" filan fistan diye konuşma yapmaya bi adam gelmişti. Yaklaşık 1000 katılımcı vardı konferansta. Her katılımcıya sertifika veriliyordu. Şimdi sunum yapanın adını bile hatırlamıyorum ama bir kadın ismiydi, adamınki.

Her neyse, işte sırf "utancınızı yenin, hata yaptığınızda en fazla ne kadar rezil olabilirsiniz ki" diye yapmamız için -başka semtte yapın demişti- bir öneride bulundu sunucu. Örnek olarak açıkladı; bir eczaneye girip, ciddi ciddi bir kilo kıyma istediğimizi söylemek. Bunun gibi antun kuntin bir şey yapacaktık. Yüzümüz kızaracaktı.

Biz, 3 arkadaş, oturduk bunu şekillendirelim dedik. Enine boyuna düşündük ve bizim öğrenci evinin ordaki kasap Nuri amcadan 2 musil ilacı almaya karar verdik. ee yaratıcı gençlerdik. (olay gününe geçiyorum direk, arada kalan; odalarımızda ozbir çekmeler, duş almalar, kahvaltılar filan, bunları es geçiyorum.)

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Friend zone erkeği olmak

Aslında %99'u bir erkeğe, %1' i ise bir kıza söylenmiş bir sözdür; ben seni arkadaş olarak görüyorum. Friend zonelik de tam anlamıyla budur. Hadi ama ister cin göz olalım ister olmayalım hayatımızda bir kere bile olsa, göz göre göre veya bize hissettirilmeden friendzone'a atılmış olabiliriz.P*ç diye tabir edilen, nazikçesi fırlama olan bir tip bile olsanız bu alana düşersiniz. O yüzden ben nerede hata yapıyorum diyerek kendinizi üzmenize gerek yok. Tabii, bu alandan bir şekilde çıkamazsanız hoşlandığınız kızın düğününe gider, bi güzel oynar, göbek atar sonra da çeyrek altınınızı takıp evinize dönersiniz.

Ben bu friendzone'ye düşme olayını,sadece bir kere lise 2'deyken, aşırı ineklik dönemimde -tabii takribi senelerde de başarılıydım- yaşamıştım. Etkisinden, hayal kırıklığından çıkmam kısa sürmüştü tabi, hemcinslermin bazılarının üzüntüden dolayı aylarca kıvrandığını düşünürsek. Ama kız, çok güzeldi be o zaman. Gerçi şimdilerde aranıyor sinsi sinsi. Mesele de bu işte. O değişim... Her neyse friendzone'a dönecek olursak, herkesin başına gelmesi doğaldır. Çaktırmadan taktik isteyebilirsiniz,bir şekilde ulaşın bana.


Nihayetinde herkes kazık yemiştir



Tabi ki kazıktan kastım bu değil.Mecazi anlam.Bu başlığı atmama bir arkadaşım -afili yalnız Ömer- vesile oldu. Etrafta bu konu hakkında, ben hayatımda kazık yemedim, benim başıma hiiiç öyle şeyler gelmez, türünden söylentiler var. Hayatında bir şekilde kazık yememiş insan yok desem yeridir."var ulan buradayım!" diyen elini ceplerine soksun, geçmiş denizlerinde birazcık yüzsün ve vicdanıyla tekrar cevap versin. Bakalım diyebiliyor mu, ben kazık yemedim lan atıyorsunuz, diye.

8 Temmuz 2012 Pazar

Anlatılmaz, yaşanır...

 
 Bugün yaşadığım bir hadiseyi anlatarak, derdimi en iyi şekilde aktarmaya çalışacağım.Yine güneşli, bir tarafımdan terler akıtan bir gündü. Ben diyeyim hava 40 derece siz diyin 42 derece. Rutin olarak yaptığım yürüyüşten eve dönerken, kalabalık yerlerden değil de daha tenha bir kısımdan geçeyim dedim.Etrafta nadiren gördüğüm 3-4 insan var yok.Nereden bilebilirdim ki bu hadiseyi yaşayacağımı. Toplamda 4 şeritli,henüz asfaltı dökülmemiş yolun ortasındaki boşluğundan yürüyorum "Heyttt, kendimi çöllere vurdum ulaaan!" babında.