18 Ağustos 2012 Cumartesi

Doğum günü'm adına...

23'e de bastık öyle mi... Bana sorarsanız ben bile bu sürecin nasıl işlediğinin farkında değilim. Sorsanız hâlâ 18'im 19'um.. Belki daha büyük hissettiğim zamanlar da oldu, belki daha küçük. Ben daima an'ıma baktım. Bu sene benim için birkaç kötü haber eşliğinde geçti desem yalan olmaz -annemin kanseri, benim daha da "gerileyen" işitme sıkıntım-durumum, saatlerini beraber harcadığın, adam bildiğin insanların sana bu dönemde sırt dönmesi, ve 1-2 mevzu daha... Haa bunların yanında, çok da güzel şeyler yaşadım, keşfettim tabii. Hayatın nötr dengesi de bu değil midir zaten? Vefası da, cefası da bize. Ne kadar anlamlı yaşayabilirsek o kadar güzel. Doğum günü konusuna dönersek, kimi ziyaretime gelerek, kimi smslerle, kimi aramalarla, kimisi mail-facebook mesajlarıyla kimisi de duvardan kutladı. Sağolsunlar, varolsunlar. Tüm bu araçlardan birini kullanmaya bile tenezzül etmeyenlere de buradan afilli tebriklerimi iletiyorum. Siz de sağolun lan ;) Her neyse, Saat 4'e kadar kapalı olan duvar'dan dolayı, gelen maillerden biriyle, kısa, kimi zaman hüsran, kimi zaman sevinç, kimi zaman yalnızlıkla kimi zaman gerçekten dost bildiğim her hallerimizle birbirimize arka çıktığımız insanlarla geçirdiğim, hastalıklarla geçen-geçmekte olan, ölene kadar belli başlı prensipleri koruyacağım hayatımı özetleyeceğim...

"doğum günün kutlu olsun kardeşim. her insan bir cevherdir. bir gün mutlaka kendisi, çevresi ve insanlık için önemli işler yapacak potansiyeli barındırır içinde. o potansiyelin ne zaman ortaya çıkacağı belli olmaz. umarım bu sene içindeki potansiyeli ortaya çıkarmak için güzel fırsatlar yakalarsın.

725,869,501 saniyedir
12,097,825 dakikadır
201,630 saattir
8,401 gündür
1,200 haftadır
280 aydır
23 yıldır hayattasın.

sana daha nice mutlu yıllar ve ömür boyu huzurlu, stressiz ve mutlu bir yaşam diliyorum."

Umarım hayatımız sadece bu değersiz sayılardan ibaret olmaz. Umarım şimdiki şeklinde olduğu gibi, her anı anlamlı yaşayabiliriz. Umarım hayatlarımıza anlam katan şeylerin farkında olur ve onları kaybetmemek için savaşırız. Ailemizi. Dostlarımızı. Sevgilimizi, eşimizi. İşimizi. Ya da hedeflerimizi. Artık hayatımıza ne anlam katıyorsa... 23. yıl, belki de son gördüğüm olabilecek doğumgünü dileğim budur. Hayatımızı anlamlı kılan her şey için, içimizde daima savaşma gücü olması. Tabi ki hep beraber :)

12 Ağustos 2012 Pazar

En hoşuma giden gerilla reklamları (guerrilla marketing)

Her şeyden önce, usta nedir bu guerrilla marketing? (Onlarca çarpıcı resim var konuda, kaçırmayın.)

Bu pazarlama stratejisinde asıl amaç, beklenmedik ataklarla, cesur hareketlerle rakibi demoralize etmek, sürekli rakibi yoklayarak bir açığını bulmaya çalışmaktır. Çoğu farkedilemez reklamların. Siz "Aa çok çarpıcı!" diyene kadar, ürün bilinçaltınızda yerini alır. Bazıları hemen farkedilebilir, bazıları ise dakikalar sonra.
Rakiplerin çok güçlü olması da problem değildir, örneğin premium sınıfta bulunan (nike, redbull, pringles vb.) ve pazarın en kalitelisi, en üstün markası olarak algılanan pahalı ürünlere sahip bir firmaya karşı, piyasaya daha da pahalı ürünler çıkararak meydan okunabilir. Tabi gerilla pazarlama'yı dönem dönem kullanan firmalar arasında nike, benetton, lipton, puma, pringles ve birçoğu da vardır.  
 Mesela Trabzon'da mavi jeans'in yanına aynı tip karakterlerle bordo yazıp, giyim mağazası açan adamın yaptığı pazarlama şeklidir.

Ve sıra çarpıcı resimlerde. Ee, görsel "can"landırma "can"dır. (Tıklanarak büyüyebilirler.)


*True Blood, ABD'de çekilen, ana temada "vampirlerin hayatını" konu alan dizidir. Oldukça +18'dir.