23 Haziran 2012 Cumartesi

Diet pepsi'yi tatmış penguen'in ızdırabı ,Bölüm:1



Günlerim çok tatsız geçiyor ya.Çevrem hep aynı varlıklarla dolu bıktım ben de yani; hijyenlik anlayışından grupça şüphe duyduğumuz ancak bunu dile getirmekten epeyce çekindiğimiz aşçı başımız sümüklü Eşref abi,tepedeki buzdan masalar için dantel ören,Sindrella'nın 21.yüzyıl için yükseltilmiş versiyonu olan Aysel,grubumuzun vurdu-kırdısı,lider ruhlusu,en iri cüsselisi,çapkını ve bir o kadar da en tipsizi Hikmet ve tabiki güzelliği sadece bizim grupça takdir edilmekle kalmayan,tüm kolonilerce takdir edilen Betül.
Ben mi?
Kelimeler yetersiz kalır.Zamanla tanımanız en iyisi.Gelecek vaadi açısından aklımı kullanıp,korumam olarak Hikmet'e ve umutsuzca aşık olduğum Betül'e daha yakın olmam benim için en uygun tercih gibi duruyor.Şayet önümüzdeki üreme döneminde Eşref ile Aysel,Hikmet ile Betül birlikte olursa ben grubun sapı olacağım.O yüzden olumlu bakmak lazım; umut en güçlü silahtır demiş bilge imparatorumuz Kadir reis.Tatsız günler dedim ya bu gecede yemekte bi' tabak dolusu su piresi vardı.Yüce Amon aşkına be Eşref abi! Onları sudan mikroskopla mı topluyorsun ya? Bu sırrı ne bana ne de başkalarına anlatmayacağını cümle alem biliyorduk.O yüzden su pirelerine dönersem buralar gerçekten soğuk olduğu için su pireleri 30-40 tane olunca tabakta avucum kadar boyuta geliyorlardı ama bu akşam olanlardan sonra açlığa mahkûmdum galiba. 

Buzdan,dantelli masamızın üstünde 5 tabak ve avucumuz büyüklüğünde 50'ye yakın su piresi vardı.Nefis dondurulmuşlardı; tadından yanmeyecek ancak açlığı hissettiğimizden otuz saniyede bitirilecek kadar nefis.İçecek olaraksa sanki bu akşam özelmişcesine Eşref abi'nin dediğine göre 42 yıllık,su pireleriyle dondurulmuş şirep adlı içecek var.Bu içecek gerçekten aşırı lükstu bizim grup için bile.Bundan 3 sene önce ilk içtiğim zaman,ikinci bardaktan sonra bende tuhaf bir etkisi olmuştu.Siyah gagamı direk masadaki Eşref abi'nin bardağına geçirmiş ve tabağı da kafasına fırlatmıştım.Has adammış,adamın dibiymiş Eşref abi.Yaptığı içeceğin tesirini biliyor ve her ne kadar üzerinde içeceğinin bendeki etkisine gösterdiği şaşkınlık olsa da bana birşey yapmamıştı.Onu bir daha sevdim resmen.Yani abi babında.

O akşamın,Betülü gördüğüm ilk akşam olması-özellikle beni tabağı fırlatırken görmüş olması- ise şaşkınlık,korku,endişe,kafa olma gibi birçok duyguyu ve durumu barındıran kafamda bir yıldırım etkisi yaratmıştı.Neyseki bu akşam Eşref abiyle olan tecrübemizden dolayı 1 bardağı geçmeyecek böylelikle herşey tam tıkırında ilerleyecek ve Betüle birlikte cıcı bıcı yapma teklifinde bulunacaktım.Karizma,endam,sempatiklik ve en önemlisi de benim yarı ağırlığım kadar -15 kilo- çakıl taşını sunacaktım.Çakıl taşları nadide yuvamızın duvarları olacak,karlar eridiğinde ise dişi tarafından yuvamızın seviyesini yükseltmek amaçlı kullanılacaktı.Ardından malümunuz sırayla kuluçkaya yatacaktık,anlarsınız ya...Yani çakılı basan,kızı kapar Hikmet! 

Neysekim hiç de öyle olmadı kardeşlerim,abilerim ablalarım.Tam masaya oturduk,bardaklar doldu,yemekler yenmeye başladı,büyük su birikintisinden büyüüük bir gemi geçti.Masamızın da üzerinde olduğu kalın buzulumuza çarptı ve bizi bayağı korkutacak kadar sarsıntı yaşadık.Bizler sağa sola kaçarken Hikmet'e bi baktım bir taraftan Betül'e kur yapıyor diğer taraftan artislik babında 2. bardağını bitirmeye çalışıyordu.Çok fonksiyonlu serseriydi kendisi.Kaçsana olum manyak mısın sen? 

Tabi bu sarsıntı sadece bizi etkilemedi.O uzun,beyaz,alt tarafında "Yoncalı" yazan gemi sağa sola sallanıyordu.Buzdan yaptığımız tahterevalliye benziyordu.Aman Amon'um,çok ihtişamlıydı! Sarsıntı'nin gemi üzerindeki tesiri doruk noktasına ulaştığında gemi üzerinden birşeyler düşmeye başladı buzullarımız üzerine.Birçok yeni nesne öğrendik;eğer ortamımıza adapte olamamış olsaydık üstümüzü kaplayacak birçok nesne...Vurduğumuzda tık tık tık sesi çıkan,nasıl açılacağını çözemediğimiz birçok "kutu" dedikleri şeyler de vardı tabii.Yarı kafa olmuş Hikmetin,İmparator penguen'in yardımcısı Kral penguen Ömer'den duyduğuna göre bu bir yük gemisiymiş.Diğer penguenler etrafta koşuştururken ben hemen bir buz çukurunda,su üzerinde yüzen,batmamış bir şişe gördüm.Dışında; açık havalı günlerimizdeki gökyüzünün rengi,geçen gün buzula hızla düştüğümde ağzımdan çıkan sıvının rengi ve kar rengi vardı.İşte bu akşam diet pepsiyle tanıştığım ilk akşamdı.

Şişeyi usulca alıp açtıktan sonra etrafıma göz ucuyla iki bakış attım.Özellikle Hikmet'in bu şişeyi görmemiş olmamasını istiyordum.Çünkü ben bulmuştum bunu.O sığıra yediremezdim.Vee sonunda şişeyi bir dıkışta içtim,ne olduğuna beslediğim merak ve rahatlıkla.Bu...Bu muhteşem birşeydi! Nasıl anlatsam; sanki o an aklımda hiç kimse-Betül bile- ve hiçbir şey kalmamıştı.Gözlerim keskinleşmişti,perde ayaklarım yerinde duramıyordu,kıpır kıpırdım felaketin ortasında.Zaten dik olan duruşum,kasıntıdan patlayacak hale gelmişti.Bu halimi gören çevre pengu-daşlar pür dikkat bendeki değişimleri izliyordu.N'oluyor bana böyle! Daha 5 dakika öncesine kadar, çakıl taşlarını hazır etmiş,Betülden başka birşey düşünemiyorken,şimdi o taşları bir bir Hikmete yedirmek istiyordum! Fakat o şişeyi,hayatımda ilk kez tattığım o hazzı,bir daha bulabilecek miyim?

Hiç yorum yok: