Bugün yaşadığım bir hadiseyi anlatarak, derdimi en iyi şekilde aktarmaya çalışacağım.Yine güneşli, bir tarafımdan terler akıtan bir gündü. Ben diyeyim hava 40 derece siz diyin 42 derece. Rutin olarak yaptığım yürüyüşten eve dönerken, kalabalık yerlerden değil de daha tenha bir kısımdan geçeyim dedim.Etrafta nadiren gördüğüm 3-4 insan var yok.Nereden bilebilirdim ki bu hadiseyi yaşayacağımı. Toplamda 4 şeritli,henüz asfaltı dökülmemiş yolun ortasındaki boşluğundan yürüyorum "Heyttt, kendimi çöllere vurdum ulaaan!" babında.
Tam orada yürürken yolun kenarında beyaz bir Şahin marka araba durdu. Ben yürüyorum tabi normal bir hızda.Arabayla aramızda bir 50 metre var.Şoför koltuğunda 35-40 yaşlarında bir adam,yanında yine o yaşlarında başörtülü bir kadın ve arka koltuğunda da yaşlıca bir adam var.Arabadan 60'lı yaşlarındaki adam indi ve yandaki tarlaya bir şey bıraktı.Ne bıraktığını, arabadan dolayı göremiyorum doğal olarak.Araba yavaşça uzaklaşırken o küçük varlığı gördüm.6 aylık vardı yoktu.Sable Alman çoban köpeği cinsindendi internette uzun süren araştırmam sonucunda öğrendiğime göre.Açıkcası pek de bilmem köpek cinslerini.Her görüşümde saygımdan dolayı kaldırım değiştirdiğim doberman ve pitbull, ha bir de sivas kangalıyla, sibirya kurdu türleri haricinde pek bilgim yoktur.Ama duyarlılığım ölçülemez bu konuya.Tepemin tası atar işte.Gördüğünüz üzere de bunun hakkında yazmaktayım...
Neyse, köpeği yol kenarına, tarlanın başladığı yere bıraktı yavaş yavaş gidiyorlar. Arka koltukta oturan, köpeği bırakan yaşlıva adam arkasına dönmüş, büyük bir ihtimal köpek arkalarından geliyor mu, diye kontrol ediyor. Zavallık hayvancık da arabanın uzaklaştığı her saniyeden sonra o umutsuzluk, yalnızlık ve terkedilmişlik hissini, anbean katlanarak yaşamaktaydı.Dedim ya anlatılmaz, yaşanır. Hakikaten öyle. Burada yapmaya çalıştığım şey aslında bir duyarlılık uyandırmak, anlatmak değil.Şimdi size söyleyeceğim hangi kelimeyle, hangi cümleyle o köpekteki terkedilmişlik, sokağa atılmışlık hissini yüreğinizde canlandırabilirim? Açıkcası anlatılmaz, yaşanır çoğu şey. Bu hadisede onlardan biri.
Size birileri bir şeyler anlatır ve gider.Sizde sadece anlattıkları kalır veya tartıştığınız konu.İnanın bana bir konuyu tartışmak size sadece felsefi bir görüş açısı kazandırır.Eğer bir şeyi anlamak,bir bilgiyi öğrenmek istiyorsanız kaçarı yok yaşayacaksınız.Türlü bahaneler gerçeği değiştiremez.Köpeğe dönecek olursam, olayı çözdüğüm ilk andan itibaren içim parçalanmaya başladı. Acaba ne yapmalıydım? Ne yapabilirdim? Dürüstçe söyleyeyim, hiçbir şey yapamazdım. Ordan alıp evde beslemek istesem buna ne site yönetimi izin verir ne de evdeki anne-babam. Masrafları bir şekilde karşılanır da eve getirip alsam, evdekilerle ve kendimle ilgilenememekten bakamazdım hayvancağıza.
Onu sokağa atanlar da bu şekilde mi düşünmüşlerdi? İşte o anda bunu sorduğumda, daha çok yıkıldım.Çocuğunuzu, evet 3-5 yaşındaki çocuğunuzu alın ve aynen o şekilde bırakın.Sizi göremeyeceği bir mesafeden izleyin.Bakın bakalım o bakışlarına.O umutsuzca sizi arayan, o umutsuzca içinde kimsesiz olduğunu hissettiren derin bakışlarına...Aman canııım, altı üstü bir hayvan.Amma da büyüttün, diyenlerdenseniz, beni katil edeceksiniz haberiniz olsun. Canınızı seviyorsanız benden uzak durun.Ha yok değilseniz, en azından bakmasanız bile, hayvanların da canı var yahu, diyebilenlerdenseniz, evet siz insansınız.Teşekkürler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder